Sepetim 0 Toplam: 0,00 TL
9781308124216
13350030
Karagöz 21. Sayı
Karagöz 21. Sayı
200.00
Haddini Bil Herkes İçin Şiir


taç yıldızları hayallerin ıslaklığına hapsettim
süvariler örter paydasız isimsiz bir mihrabı
tırnaklarımın düşen nefesiyle üşür kurtlar
yırtılan sinirlere soyulmuş bir yangın düşürür
mermer savruldukça düze, bulutlar solur kuşları
hışımla gelen bir sel çıkartır, bütün evhamların öcünü
doğumsuz bir kandil ışığı bütün rüzgârı sırtlar
Of Hay Hak!
Ne anlar câhil-i nâdân olan sırr-ı muammâdan
Bakar zâhir gözüyle sanki mir'ât-i mücelladır
Dil, yavaş yavaş elden giderken şairler ne yapmaktadırlar? Burada bahsedilen “şiirsel dil” değil elbet. Birbirimizle anlaşmamız için asgari düzeyde içerik üretmemizi sağlayacak donanımdan bahsediyoruz. Güya-Konuş ya da Vekâleten-Tüketim ya da Dilin Mcdonaldslaştırılması, ticari kaygıları getirip her şeyin önüne koyma zorunluluğunun bir sonucu mu? Yerel ile Küresel arasında çizilen incecik bir çizgide ayakta kalmak için hızlı koşmalı ve yutkunmalı mıyız? Bu cambazlığı hakkıyla yerine getirmek için ihtiyacımız olan şey reklâm ve endüstriyel görsellik midir? Durup düşünme, kenara çekilme, kenarda durma, kalabalıktan uzak durma ve çağırma! Bunlar ne zaman “demode” oldu? Ne zaman ortalıkla olmak ile ortaya çıkmak arasına feci bir ayrım kondu? Şairlerin ortalıkta olduğu; fakat hiçbir işe yaramadığı zannına sahip olmaya ne zaman başladık?
Şairin bir nevi vantrilok-cambaz olarak portresine baktığımız günlerdeyiz. Canı ile oynayan olarak şair, Dilsel Kurtuluşumuzun önünde bir nevi vodvile yelken açtığında, oynadığı sahnenin şaşırtmayan sonu, izleyende katilin kimliğinden ziyade, senaryonun bayağılığını akla getiriyor; kurban edilen şair değil, Dil oluyor çünkü. O sahte bıçak, o ağdalı konuşma ve trajediden önce illâ ki sahneyi talep eden o kibirli hâl. Son yüzyılın üzerimizde bıraktığı ve günümüzde ticarethanenin arketipi “şiir dünyası”nı aydınlatan yordam. Şiir olacaksın, ey şair, başka yolu yok!
Bizler sanatın ticarileşmemesi gerektiğine inanıyoruz. Serkan Işın, sanatın ticarileşmesine muhafazakâr sanat tartışmaları üzerinden karşı çıkıyor. “Muhafazakârın Sanat Manifestosu Hakkında” başlıklı yazısında sanatın ticarileştirilemeyeceğini, arz talep dengesinde kurgulanamayacağını, pazarda dönen bir ürüne indirgenemeyeceğini savundu. Temaşa bölümümüzde Hilmi Çakoğlu, “En Az Bir Milyondan Gider, Gitmezse Sanat Biter mi?” diye sordu. Serkan Işın'ın ileri sürdüğü görüşleri destekledi.
Osman Özbahçe, yenilik peşinde koşan yazılarına “Şehir Ejderi” başlıklı yazısıyla devam ediyor. Emre Öztürk ve Enes Özel'in şiirini yakın okumaya tâbi tuttuğu yazısında modern şiiri bir şehir ejderi olarak niteleyen Özbahçe önceki sayımızdaki imge ve bilinç akışı başlıklı yazısını yeni açılımlarla ilerletiyor.
Evren Kuçlu, bir yönetmenin filmografisine yoğunlaşan yazılarına Peter Wier'la devam ediyor. Ara Fasıl Suvare ve Matine'de Kuçlu, “Peter Wier Sineması” başlıklı yazısında, Truman Şov ve Ölü Ozanlar Derneği gibi şahane eserlerle ün yapan Avustralyalı yönetmen Peter Weir'in fikir ve sanat açısından sağlam bir duruşa sahip olmalarına rağmen seyirci tarafından yeterli ilgiyi görmemiş filmlerinin üstündeki örtüyü aralayan bir yazı kaleme aldı.
Bu sayımızın şairleri Serkan Işın, Emre Öztürk, Enes Özel, Bülent Keçeli, Yavuz Altınışık, Özgür Ballı, İdris Ekinci, Yunus Emre Altuntaş, Hüseyin Karacalar ve Vural Kaya yeni şiirleriyle karşınızda.
Temaşa bölümünde sizlere Doğukan İşler'in “Borges Olsa Bu Öyküye Mutlaka Bir Anlam Verirdi”, Müzeyyen Çelik'in “Beşiktaşlı Uzun Selim”, Mustafa Çiftçi'nin “Gerçek Mastır”, Şafak Çelik'in “Kâbus” ve Ayşe Bağcivan'ın “Apopse Gine” isimli hikâyelerini sunuyoruz. Hikâyecilerimizi sunarken gençliklerine değil, sadece yeteneklerine vurgu yapmak istiyoruz. Vural Kaya, bu yıl ilk kitabını çıkaran Mustafa Çiftçi'nin Âdem'in Kekliği ve Chopin isimli kitabını yazdı. Yusuf Turan Günaydın, Yunus Emre Altuntaş ve Şafak Çelik'in hazırladığı kıraathane bölümünde kitap, dergi ve sergi yazılarını bulacaksınız.
21. sayımızın hazırlık aşamasında Hakan Şarkdemir'in Furkan isimli bebeği dünyaya geldi. Serkan Işın dayı oldu. Biricik arkadaşımız Adnan Çelik önce ağabeyini, peşinden babasını kaybetti. Üzüntümüz büyüktür. Allah'tan rahmet, mağfiret, merhamet bekleriz. Kalanlara sabır dileriz.
Erkut Terliksiz, Erman Akçay, Mustafa Horasan, Serkan Işın ve Hakan Şarkdemir'in sanat eserinin kıymetini ortaya koyan illüstrasyonlarıyla güçlenen Karagöz bu sayısıyla beşinci yılını doldurdu. OcaŞubMar'da görüşmek dileğiyle bizden bu seferlik bu kadar.
İndim dere beklerim
Fındık dalı eklerim
Yedi yıldır çalıştım
Vah benim emeklerim
Şikeste beste ma'zûr! Her ne kadar sürç-lisân ettikse affola! İnşallah gelecek sayıda yakanı kancaklarım Hacı Cavcav.
KARAGÖZ
  • Açıklama
    • Haddini Bil Herkes İçin Şiir


      taç yıldızları hayallerin ıslaklığına hapsettim
      süvariler örter paydasız isimsiz bir mihrabı
      tırnaklarımın düşen nefesiyle üşür kurtlar
      yırtılan sinirlere soyulmuş bir yangın düşürür
      mermer savruldukça düze, bulutlar solur kuşları
      hışımla gelen bir sel çıkartır, bütün evhamların öcünü
      doğumsuz bir kandil ışığı bütün rüzgârı sırtlar
      Of Hay Hak!
      Ne anlar câhil-i nâdân olan sırr-ı muammâdan
      Bakar zâhir gözüyle sanki mir'ât-i mücelladır
      Dil, yavaş yavaş elden giderken şairler ne yapmaktadırlar? Burada bahsedilen “şiirsel dil” değil elbet. Birbirimizle anlaşmamız için asgari düzeyde içerik üretmemizi sağlayacak donanımdan bahsediyoruz. Güya-Konuş ya da Vekâleten-Tüketim ya da Dilin Mcdonaldslaştırılması, ticari kaygıları getirip her şeyin önüne koyma zorunluluğunun bir sonucu mu? Yerel ile Küresel arasında çizilen incecik bir çizgide ayakta kalmak için hızlı koşmalı ve yutkunmalı mıyız? Bu cambazlığı hakkıyla yerine getirmek için ihtiyacımız olan şey reklâm ve endüstriyel görsellik midir? Durup düşünme, kenara çekilme, kenarda durma, kalabalıktan uzak durma ve çağırma! Bunlar ne zaman “demode” oldu? Ne zaman ortalıkla olmak ile ortaya çıkmak arasına feci bir ayrım kondu? Şairlerin ortalıkta olduğu; fakat hiçbir işe yaramadığı zannına sahip olmaya ne zaman başladık?
      Şairin bir nevi vantrilok-cambaz olarak portresine baktığımız günlerdeyiz. Canı ile oynayan olarak şair, Dilsel Kurtuluşumuzun önünde bir nevi vodvile yelken açtığında, oynadığı sahnenin şaşırtmayan sonu, izleyende katilin kimliğinden ziyade, senaryonun bayağılığını akla getiriyor; kurban edilen şair değil, Dil oluyor çünkü. O sahte bıçak, o ağdalı konuşma ve trajediden önce illâ ki sahneyi talep eden o kibirli hâl. Son yüzyılın üzerimizde bıraktığı ve günümüzde ticarethanenin arketipi “şiir dünyası”nı aydınlatan yordam. Şiir olacaksın, ey şair, başka yolu yok!
      Bizler sanatın ticarileşmemesi gerektiğine inanıyoruz. Serkan Işın, sanatın ticarileşmesine muhafazakâr sanat tartışmaları üzerinden karşı çıkıyor. “Muhafazakârın Sanat Manifestosu Hakkında” başlıklı yazısında sanatın ticarileştirilemeyeceğini, arz talep dengesinde kurgulanamayacağını, pazarda dönen bir ürüne indirgenemeyeceğini savundu. Temaşa bölümümüzde Hilmi Çakoğlu, “En Az Bir Milyondan Gider, Gitmezse Sanat Biter mi?” diye sordu. Serkan Işın'ın ileri sürdüğü görüşleri destekledi.
      Osman Özbahçe, yenilik peşinde koşan yazılarına “Şehir Ejderi” başlıklı yazısıyla devam ediyor. Emre Öztürk ve Enes Özel'in şiirini yakın okumaya tâbi tuttuğu yazısında modern şiiri bir şehir ejderi olarak niteleyen Özbahçe önceki sayımızdaki imge ve bilinç akışı başlıklı yazısını yeni açılımlarla ilerletiyor.
      Evren Kuçlu, bir yönetmenin filmografisine yoğunlaşan yazılarına Peter Wier'la devam ediyor. Ara Fasıl Suvare ve Matine'de Kuçlu, “Peter Wier Sineması” başlıklı yazısında, Truman Şov ve Ölü Ozanlar Derneği gibi şahane eserlerle ün yapan Avustralyalı yönetmen Peter Weir'in fikir ve sanat açısından sağlam bir duruşa sahip olmalarına rağmen seyirci tarafından yeterli ilgiyi görmemiş filmlerinin üstündeki örtüyü aralayan bir yazı kaleme aldı.
      Bu sayımızın şairleri Serkan Işın, Emre Öztürk, Enes Özel, Bülent Keçeli, Yavuz Altınışık, Özgür Ballı, İdris Ekinci, Yunus Emre Altuntaş, Hüseyin Karacalar ve Vural Kaya yeni şiirleriyle karşınızda.
      Temaşa bölümünde sizlere Doğukan İşler'in “Borges Olsa Bu Öyküye Mutlaka Bir Anlam Verirdi”, Müzeyyen Çelik'in “Beşiktaşlı Uzun Selim”, Mustafa Çiftçi'nin “Gerçek Mastır”, Şafak Çelik'in “Kâbus” ve Ayşe Bağcivan'ın “Apopse Gine” isimli hikâyelerini sunuyoruz. Hikâyecilerimizi sunarken gençliklerine değil, sadece yeteneklerine vurgu yapmak istiyoruz. Vural Kaya, bu yıl ilk kitabını çıkaran Mustafa Çiftçi'nin Âdem'in Kekliği ve Chopin isimli kitabını yazdı. Yusuf Turan Günaydın, Yunus Emre Altuntaş ve Şafak Çelik'in hazırladığı kıraathane bölümünde kitap, dergi ve sergi yazılarını bulacaksınız.
      21. sayımızın hazırlık aşamasında Hakan Şarkdemir'in Furkan isimli bebeği dünyaya geldi. Serkan Işın dayı oldu. Biricik arkadaşımız Adnan Çelik önce ağabeyini, peşinden babasını kaybetti. Üzüntümüz büyüktür. Allah'tan rahmet, mağfiret, merhamet bekleriz. Kalanlara sabır dileriz.
      Erkut Terliksiz, Erman Akçay, Mustafa Horasan, Serkan Işın ve Hakan Şarkdemir'in sanat eserinin kıymetini ortaya koyan illüstrasyonlarıyla güçlenen Karagöz bu sayısıyla beşinci yılını doldurdu. OcaŞubMar'da görüşmek dileğiyle bizden bu seferlik bu kadar.
      İndim dere beklerim
      Fındık dalı eklerim
      Yedi yıldır çalıştım
      Vah benim emeklerim
      Şikeste beste ma'zûr! Her ne kadar sürç-lisân ettikse affola! İnşallah gelecek sayıda yakanı kancaklarım Hacı Cavcav.
      KARAGÖZ
      Stok Kodu
      :
      9781308124216
      Boyut
      :
      19x27
      Sayfa Sayısı
      :
      64
      Basım Yeri
      :
      Ankara
      Baskı
      :
      1
      Basım Tarihi
      :
      2012
      Kapak Türü
      :
      Karton kapak
      Kağıt Türü
      :
      Kitap Kağıdı
      Dili
      :
      Türkçe
      Resim Sayısı
      :
      1
  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
  • Yeni Gelenler
Kapat