9789753420044
13693652
https://www.eren.com.tr/kitap/mirildandiklarim-p13693652.html
Mırıldandıklarım
98.00
Murathan Mungan 80'li yıllarda, şiirinin ilk dönemi diyebileceğimiz beş kitap yayımladı. 1990 tarihli Mırıldandıklarım bir anlamda bu dönemi mühürlüyor. Bu kez şairin uzun bir şiirini alıntılayalım. Kitabın en güzel şiirlerinden biri:
"IMAGINE"
Çok oluyor değil mi, haklı oluşun kişisel doyumundan
vazgeçeli,
Gramer tuzaklarına dayalı şah-mat tartışmalarına gönül
indirecek yaşları geride bırakalı,
Kavramları, terimleri yangın söndürme araçlarının
güveniyle taşımaktan cayalı,
etiketleyip kaldırdığımız anladığımızın kavanozlarını
kıralı,
Çok oluyor değil mi?
Hadi baştan başlayalım
en baştan
bir 45'lik kadar kısa,
bir 45'lik kadar kesin
biri plâk, biri tabanca
Adı: Imagine
hadi çıkaralım geçmişimizde suç ortağı ne varsa
Herkesin düşmanına benzediği bu dünyada
ne eksik bizde, ne fazla
ne arıyoruz şimdi şu kundaklanmış yılların başında
kendimiz bulalım kara kutuyu
ne kadarını kurtarabilmişiz kendimizin
hadi sayım yapalım
ilk iş bu şiire "Imagine" adını koyalım.
Ne kadar uzak görünüyordu bize
Oysa geldik. İşte buradayız. Yaşlanıyor ve ayrılıyoruz.
Ne zaman karşılaşsak gözlerimizi kaçırıyoruz birbirimizden
Kaçamak sözler ediyoruz. Ayaküstü.
Ne zaman karşılaşsak unutmak istediğimiz ne varsa karşımızda
Gençliğimiz! Kimsenin olmayan gençliğimiz!
Gençliğimizi tartarken boşluk tutan avucumuzda...
acı çekiyoruz
acı çeken yerlerimiz kalmış diye seviniyor
sonra ya bira içiyor, ya televizyon seyrediyoruz
Karşı çıktığımız dünyanın bir parçası olduk nicedir
Ürküyoruz bizi geçmişe bağlayan halatlardan
yarım yangınlar çıkardığımız gemilerde tükettik bütün yolculukları
dünyayı dinleyişin sonsuzluğunda
olanakların hayaletleri ve biz
kirlenen, çürüyen sularda yalpalayıp duran
bir gözcü ıslığıyla kendinin terk edilmiş sahilinde dolaşan
şu çocuk kim
ya şu koynunda içedönük bir tabancayla uyuyan melankolik haydut
hayata dişlilerinin dokunduğu yerden başlayan, erken törpülenmiş şu kalabalık
ne kadar uzak görünüyordu bize
oysa geldik işte buradayız
bu kadar mıydık?
boşalan meydanların uğultusu kaldı kulaklarımızda
küllerine katılıyoruz büyük yangının
gündelik adresler avutmuyor aşkın kollarını
balıksırtı desenlerde çapraz günler
birbirini tutmuyor yalnızlıklarımız
birbirimizi yitiriyoruz her buluşmada
sebepsiz üşüyoruz
yüreğinde bir muştayı gezdiren günleri düşündükçe
tiftiklenmiş bir sessizlikte bulunmuyor aradığımız kelimeler
kabzasında uyuduğumuz şiddet rüyaları
dağılıp gidiyor gündeliğin sisli peronlarında
kalın bir kireç tabakası altında bütün duygularımız
saat farkı var en yakınımızdakiyle bile aramızda
demek ki o kadar da sebepsiz üşümüyormuşuz
Umutlar kiralamıyoruz artık, kullanılmış umutlar da karşılamıyor siparişlerimizi, ilkeler rehin, değerler eksiğine bozdurulmuş Büyük Pazarda, Operadaki Hayalet yer gösteriyor ölen bir kültürün üyelerine, beşeri günahlarımıza makbuz kesiliyor, vergi yerine hayat iadesi topluyor Kent İdareleri, Kolluk Kuvvetleri kurusuz düzenleri dağıtıyor görüldüğü her yerde, eski plâk kapaklarını okşuyoruz yalnızlıktan, eski bir sıcaklığı arıyoruz magmalaşmış fotoğraflarda, kantaşıyla dindirilmiş kelimeler akıp gidiyor konuşamadıklarımızın üzerinden, takma yüreklerle sürdürdüğümüz alışkanlıklar geri tepiyor, çekimine girdiğimiz her yeni imkânın aydınlığında, tekrarlana tekrarlana içi boşalan gizleri pazarlıyoruz hayatına manşet arayanlara, naylon tadında maceralar, kalp para değerinde gecelik aşklar kırk kupona, hayatı birbirinden kopya çeken çocuklara slogan ve cıngıl üretiyor, ödüller veriyoruz düşü dar, yüreği ensiz gündüz yıldızlarına, buzlu ve hüzünlü rakılarla çınlattığımız içimizin kırılgan korunağı, iyi paketlenmiş vahşet sürüyor piyasaya. Görüldüğü gibi herkes kadar biz de benziyoruz düşmanımıza.
Biz ki, 45'lik plâkların, radyo istek programlarının, yazlık sinemaların çocuklarıydık, yarım kalmış devrimimizi emanet ettik doların ve markın dalgalanmalarına
yedi askı boynumuzda, elimizde yedinci mühür, koynumuzda akrep
azap karşıdan karşıya geçerken selam veriyoruz anılarımızı arkadan
vuranlara
ne verili koşulların ufkundaki umut
ne mutlak huzur arayıcıları
oyalamıyor içinden geçtiğimiz karanlığı
çıkıp geliyor toz duman içinde
kavganın taş, aşkın tunç, kendimizin demir çağındayken
bütün masalları dolaşmış kahraman
poz veriyor içimizdeki kuraklığın peyzajına
tarih sürüp giderken
sırlarımızı ve çeliğimizi verdiğimiz sular
çekiliyor eski topraklardan
yeni volta boyları ufukta
yepyeni tanımlar aranıyor
dünyayı değiştirmek isteyen varoluşumuza
biliyoruz ki buradan görünmez
Çünkü Büyük Umutsuzlardır dünyayı değiştirecek olan
dipsiz bir öfke kadar derin
dipsiz bir banknot gibi dolaşımda
ne kadar uzak görünüyordu bize
oysa geldik. işte burasındayız
Adını "Imagine" koyduğumuz şiirin.
- Açıklama
- Murathan Mungan 80'li yıllarda, şiirinin ilk dönemi diyebileceğimiz beş kitap yayımladı. 1990 tarihli Mırıldandıklarım bir anlamda bu dönemi mühürlüyor. Bu kez şairin uzun bir şiirini alıntılayalım. Kitabın en güzel şiirlerinden biri: "IMAGINE" Çok oluyor değil mi, haklı oluşun kişisel doyumundan vazgeçeli, Gramer tuzaklarına dayalı şah-mat tartışmalarına gönül indirecek yaşları geride bırakalı, Kavramları, terimleri yangın söndürme araçlarının güveniyle taşımaktan cayalı, etiketleyip kaldırdığımız anladığımızın kavanozlarını kıralı, Çok oluyor değil mi? Hadi baştan başlayalım en baştan bir 45'lik kadar kısa, bir 45'lik kadar kesin biri plâk, biri tabanca Adı: Imagine hadi çıkaralım geçmişimizde suç ortağı ne varsa Herkesin düşmanına benzediği bu dünyada ne eksik bizde, ne fazla ne arıyoruz şimdi şu kundaklanmış yılların başında kendimiz bulalım kara kutuyu ne kadarını kurtarabilmişiz kendimizin hadi sayım yapalım ilk iş bu şiire "Imagine" adını koyalım. Ne kadar uzak görünüyordu bize Oysa geldik. İşte buradayız. Yaşlanıyor ve ayrılıyoruz. Ne zaman karşılaşsak gözlerimizi kaçırıyoruz birbirimizden Kaçamak sözler ediyoruz. Ayaküstü. Ne zaman karşılaşsak unutmak istediğimiz ne varsa karşımızda Gençliğimiz! Kimsenin olmayan gençliğimiz! Gençliğimizi tartarken boşluk tutan avucumuzda... acı çekiyoruz acı çeken yerlerimiz kalmış diye seviniyor sonra ya bira içiyor, ya televizyon seyrediyoruz Karşı çıktığımız dünyanın bir parçası olduk nicedir Ürküyoruz bizi geçmişe bağlayan halatlardan yarım yangınlar çıkardığımız gemilerde tükettik bütün yolculukları dünyayı dinleyişin sonsuzluğunda olanakların hayaletleri ve biz kirlenen, çürüyen sularda yalpalayıp duran bir gözcü ıslığıyla kendinin terk edilmiş sahilinde dolaşan şu çocuk kim ya şu koynunda içedönük bir tabancayla uyuyan melankolik haydut hayata dişlilerinin dokunduğu yerden başlayan, erken törpülenmiş şu kalabalık ne kadar uzak görünüyordu bize oysa geldik işte buradayız bu kadar mıydık? boşalan meydanların uğultusu kaldı kulaklarımızda küllerine katılıyoruz büyük yangının gündelik adresler avutmuyor aşkın kollarını balıksırtı desenlerde çapraz günler birbirini tutmuyor yalnızlıklarımız birbirimizi yitiriyoruz her buluşmada sebepsiz üşüyoruz yüreğinde bir muştayı gezdiren günleri düşündükçe tiftiklenmiş bir sessizlikte bulunmuyor aradığımız kelimeler kabzasında uyuduğumuz şiddet rüyaları dağılıp gidiyor gündeliğin sisli peronlarında kalın bir kireç tabakası altında bütün duygularımız saat farkı var en yakınımızdakiyle bile aramızda demek ki o kadar da sebepsiz üşümüyormuşuz Umutlar kiralamıyoruz artık, kullanılmış umutlar da karşılamıyor siparişlerimizi, ilkeler rehin, değerler eksiğine bozdurulmuş Büyük Pazarda, Operadaki Hayalet yer gösteriyor ölen bir kültürün üyelerine, beşeri günahlarımıza makbuz kesiliyor, vergi yerine hayat iadesi topluyor Kent İdareleri, Kolluk Kuvvetleri kurusuz düzenleri dağıtıyor görüldüğü her yerde, eski plâk kapaklarını okşuyoruz yalnızlıktan, eski bir sıcaklığı arıyoruz magmalaşmış fotoğraflarda, kantaşıyla dindirilmiş kelimeler akıp gidiyor konuşamadıklarımızın üzerinden, takma yüreklerle sürdürdüğümüz alışkanlıklar geri tepiyor, çekimine girdiğimiz her yeni imkânın aydınlığında, tekrarlana tekrarlana içi boşalan gizleri pazarlıyoruz hayatına manşet arayanlara, naylon tadında maceralar, kalp para değerinde gecelik aşklar kırk kupona, hayatı birbirinden kopya çeken çocuklara slogan ve cıngıl üretiyor, ödüller veriyoruz düşü dar, yüreği ensiz gündüz yıldızlarına, buzlu ve hüzünlü rakılarla çınlattığımız içimizin kırılgan korunağı, iyi paketlenmiş vahşet sürüyor piyasaya. Görüldüğü gibi herkes kadar biz de benziyoruz düşmanımıza. Biz ki, 45'lik plâkların, radyo istek programlarının, yazlık sinemaların çocuklarıydık, yarım kalmış devrimimizi emanet ettik doların ve markın dalgalanmalarına yedi askı boynumuzda, elimizde yedinci mühür, koynumuzda akrep azap karşıdan karşıya geçerken selam veriyoruz anılarımızı arkadan vuranlara ne verili koşulların ufkundaki umut ne mutlak huzur arayıcıları oyalamıyor içinden geçtiğimiz karanlığı çıkıp geliyor toz duman içinde kavganın taş, aşkın tunç, kendimizin demir çağındayken bütün masalları dolaşmış kahraman poz veriyor içimizdeki kuraklığın peyzajına tarih sürüp giderken sırlarımızı ve çeliğimizi verdiğimiz sular çekiliyor eski topraklardan yeni volta boyları ufukta yepyeni tanımlar aranıyor dünyayı değiştirmek isteyen varoluşumuza biliyoruz ki buradan görünmez Çünkü Büyük Umutsuzlardır dünyayı değiştirecek olan dipsiz bir öfke kadar derin dipsiz bir banknot gibi dolaşımda ne kadar uzak görünüyordu bize oysa geldik. işte burasındayız Adını "Imagine" koyduğumuz şiirin.Stok Kodu:9789753420044Boyut:12,5x19Sayfa Sayısı:88Basım Yeri:İstanbulBaskı:14Basım Tarihi:2015-11-25Kapak Türü:Karton kapakKağıt Türü:2. HamurResim Sayısı:1
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
- Yeni Gelenler