Sepetim 0 Toplam: 0,00 TL
9789750801501
12847875
Mavikara
Mavikara
312.00
Şair yoksulluğumla geliyorum sana gündüşüm.
Peltek bir veda sözcüğüyle
Göğsünün ortayerine bıraktığım
Çakar almaz aşkımı soluklandırıp dönüyorum
Kendi kentime.

"Mineli Dağınık Mavi Kutu"nun kapağı açıldığında, "Mavikara" tonunda şiirlerle tanışacak, ilk kitabın büyüsüne siz de tanık olacaksınız.
(Arka Kapak)

OKUR

Yalındır
Az okunmuş ipliksi safirlerden
Kedilerin düşlerinde unutulmuş
Çocuk seslerinden
Bu tarz yalanlardan dem vurur

Ayakları yaz kış üşür
Niye kendi gözlerine hiç çekilmez
Aslında bilinir
Kekredir dili

Deniz kıyısında oturur sabahları
Kimse görmesin diye
Nerelere girip çıktığını öğle vakti
İsimsiz

Acıyı seyreltir
Parmak uçlarında yürümekten sıkıldığında
Kalemiyle

Zanneder ki şiirdir yazdıklarım

Tadımlık


BU ŞEHİR

Evliyanın terkisinde yanan
Mavimsi alev, göğe doğru
Koyu sıvı, biçimsiz düş

Dipsiz kelimeler, dev
Güz kelebekleri, mosmor
Dudaklara oturan öpüş

Musikiyle matlaşan kırmızı
Göl balığı, dikenleri
Güdük kalmış gürbüz çalı

Tasavvurun sınırı çöküş



AKİK

Akşam her dilde sakin şakayık

Esmer bir kadınca
Okşanır rüyasında akik
Kaybolur dehlizlerinde meltem
Ağzında rikkatin yarası
Ağır hazin yağdıkça ağaçlar
Gam tutar dilin hası saklanır
Şiirin gamsız kör taşı





DÜZLÜK BEKÇİLERİ

Yaz sonu
Masum tekerlemelerle çöken
İçedönük sızıydı kitap
Öperdik

Göğe salıp kılaptan zinciri
Küle bulanmış
Elyazması sayfaları rüzgâra

Kendimize saklardık sihri
Doğuramadığımız sahici ikiz
Mecaz

Bir bir kavuşturur kollarımızı
Yüz çevirir
Dinlerdik bitmiş seferi

Sağır ve sası
Düzlük bekçileriydik kundaktan



ÜNER SADİ

Kum fırtınasıdır kollarımdan
Akar kendi leylî çölüne şefkat
Çölü olmayan, ben Üner Sadi
Kor ve doğmamış, eski
Ve tozlu
Utancıyım kelimenin
Dilimden avcı bir kervan geçer sabahları

Ya ben serap ya mahmur develer
Su, yün kokusu ve ten gibi
Çırılçıplak rahatsızlıklar

Yerimden düşe kalkar acemi
Kahve sürmediği kimsenin
Akran bir ateşe giderim
Cenin



MAVİKARA

Şair yoksulluğumla geliyorum sana gündüşüm.
Peltek bir veda sözcüğüyle
Göğsünün ortayerine bıraktığım
Çakar almaz aşkımı soluklandırıp dönüyorum
Kendi kentime.

Kancık bir kuyuya atıyorum bedenimi
Mor dudaklarıma mahpus munis tebessüm.
Karaşın karınca duaları yazan hattat dedelerime
Parmağındaki elifi anlatırken
Yüzüme yezit kedimin kuyruğu dokunuyor.
Sabah ve Ankara
Küçük bir kız kadar şaşkınşirin
Mavikara treni kaçırdığım rüya.



Kök fırçanın kâhin kılları senin varsıllığın,
Yüzünden deliren peri masalı,
Annegöğsündeki uç pembe sema.

Bir şehveti karşılar gibi nazik
Perdesiz odana alıyorsun ensest kardeşliğimi,
Cürmü çürük şairlerin erkek sözlerine gülerken
Elimi kendine ayırıyorsun
Has sevincin parmağındaki elife sarmaşık.
Kanıyorum ben gündüşüm.
Akşam ve Ankara
Beyaz bir ölüm kadar usluuzun
Mavikara trene bindiğim rüya.





ÇATILARDA DİLSİZ

Kayısı sevgilim ve ben elma

Yanaklarında iki çift dudak iziyle
Terk ettik güpegündüz:
Başını yana eğen bir çocuk vardı
Turunç bakışlarında,
Çatılarda dilsiz iki kız ikiz
Yarım kalırdı sevişmemiz.





ÖYLE DERİN

Sizden bana kalan ama teninizdeki
Ürperti, baş aşağı suya bırakılmış
Bir kulbu çatlak aliterasyon testisi.
Hangi sözlükte karşılaşsak gözleriniz
Sık koruluk, dudaklarınız öyle derin,
Neden?
Kimle tırmansam şiirin seher alev
Tepesine, peşimde parmaklarınız; düş
Sadece siz, belli ki ikiz,
Belki biz.




SAKA KUŞUNDA

Sarsak tınılı bir viyolonselde işittim

İlk sizi ben, titrememiş bir diyezdiniz
Henüz.
Kasıklarıma yürüyen saka kuşunda
Avuçlarınızı, bu şehir ötekine uyanırken
Boynunuzdaki allegroyu tanıdım:
Bir ufaklık gördüm uykulu sokakta
Okula giden, cebinize soktum
Ellerimi;
Saçlarınız hâlâ ıslak, sırtınızda
Kayıtsız bir tel,
Yel.





ODADA AYNA

Hiç bilmediniz siz odamdaki keşiş
Kulesini, şurası eğri gibi duruyor mu
Söyleyemediniz, gülümseyemediniz suyu
Ağzınızın dişlerinizin arasında.
Ben de size bu odada ayna yasağı
Hep olduğunu, ayna sözcüğüne rahim
Kalp şiirleri imha ettiğimi, ne de
Ara ara rüyalar gördüğümü penceredeki
Rahneden süzülen kulenin bahçeye
Dağılıp raks ettiği sayfalar ve sayfalar
Söyleyebildim.
Bu oda kitsch, siz farz edin piç,
Belleğim.
  • Açıklama
    • Şair yoksulluğumla geliyorum sana gündüşüm.
      Peltek bir veda sözcüğüyle
      Göğsünün ortayerine bıraktığım
      Çakar almaz aşkımı soluklandırıp dönüyorum
      Kendi kentime.

      "Mineli Dağınık Mavi Kutu"nun kapağı açıldığında, "Mavikara" tonunda şiirlerle tanışacak, ilk kitabın büyüsüne siz de tanık olacaksınız.
      (Arka Kapak)

      OKUR

      Yalındır
      Az okunmuş ipliksi safirlerden
      Kedilerin düşlerinde unutulmuş
      Çocuk seslerinden
      Bu tarz yalanlardan dem vurur

      Ayakları yaz kış üşür
      Niye kendi gözlerine hiç çekilmez
      Aslında bilinir
      Kekredir dili

      Deniz kıyısında oturur sabahları
      Kimse görmesin diye
      Nerelere girip çıktığını öğle vakti
      İsimsiz

      Acıyı seyreltir
      Parmak uçlarında yürümekten sıkıldığında
      Kalemiyle

      Zanneder ki şiirdir yazdıklarım

      Tadımlık


      BU ŞEHİR

      Evliyanın terkisinde yanan
      Mavimsi alev, göğe doğru
      Koyu sıvı, biçimsiz düş

      Dipsiz kelimeler, dev
      Güz kelebekleri, mosmor
      Dudaklara oturan öpüş

      Musikiyle matlaşan kırmızı
      Göl balığı, dikenleri
      Güdük kalmış gürbüz çalı

      Tasavvurun sınırı çöküş



      AKİK

      Akşam her dilde sakin şakayık

      Esmer bir kadınca
      Okşanır rüyasında akik
      Kaybolur dehlizlerinde meltem
      Ağzında rikkatin yarası
      Ağır hazin yağdıkça ağaçlar
      Gam tutar dilin hası saklanır
      Şiirin gamsız kör taşı





      DÜZLÜK BEKÇİLERİ

      Yaz sonu
      Masum tekerlemelerle çöken
      İçedönük sızıydı kitap
      Öperdik

      Göğe salıp kılaptan zinciri
      Küle bulanmış
      Elyazması sayfaları rüzgâra

      Kendimize saklardık sihri
      Doğuramadığımız sahici ikiz
      Mecaz

      Bir bir kavuşturur kollarımızı
      Yüz çevirir
      Dinlerdik bitmiş seferi

      Sağır ve sası
      Düzlük bekçileriydik kundaktan



      ÜNER SADİ

      Kum fırtınasıdır kollarımdan
      Akar kendi leylî çölüne şefkat
      Çölü olmayan, ben Üner Sadi
      Kor ve doğmamış, eski
      Ve tozlu
      Utancıyım kelimenin
      Dilimden avcı bir kervan geçer sabahları

      Ya ben serap ya mahmur develer
      Su, yün kokusu ve ten gibi
      Çırılçıplak rahatsızlıklar

      Yerimden düşe kalkar acemi
      Kahve sürmediği kimsenin
      Akran bir ateşe giderim
      Cenin



      MAVİKARA

      Şair yoksulluğumla geliyorum sana gündüşüm.
      Peltek bir veda sözcüğüyle
      Göğsünün ortayerine bıraktığım
      Çakar almaz aşkımı soluklandırıp dönüyorum
      Kendi kentime.

      Kancık bir kuyuya atıyorum bedenimi
      Mor dudaklarıma mahpus munis tebessüm.
      Karaşın karınca duaları yazan hattat dedelerime
      Parmağındaki elifi anlatırken
      Yüzüme yezit kedimin kuyruğu dokunuyor.
      Sabah ve Ankara
      Küçük bir kız kadar şaşkınşirin
      Mavikara treni kaçırdığım rüya.



      Kök fırçanın kâhin kılları senin varsıllığın,
      Yüzünden deliren peri masalı,
      Annegöğsündeki uç pembe sema.

      Bir şehveti karşılar gibi nazik
      Perdesiz odana alıyorsun ensest kardeşliğimi,
      Cürmü çürük şairlerin erkek sözlerine gülerken
      Elimi kendine ayırıyorsun
      Has sevincin parmağındaki elife sarmaşık.
      Kanıyorum ben gündüşüm.
      Akşam ve Ankara
      Beyaz bir ölüm kadar usluuzun
      Mavikara trene bindiğim rüya.





      ÇATILARDA DİLSİZ

      Kayısı sevgilim ve ben elma

      Yanaklarında iki çift dudak iziyle
      Terk ettik güpegündüz:
      Başını yana eğen bir çocuk vardı
      Turunç bakışlarında,
      Çatılarda dilsiz iki kız ikiz
      Yarım kalırdı sevişmemiz.





      ÖYLE DERİN

      Sizden bana kalan ama teninizdeki
      Ürperti, baş aşağı suya bırakılmış
      Bir kulbu çatlak aliterasyon testisi.
      Hangi sözlükte karşılaşsak gözleriniz
      Sık koruluk, dudaklarınız öyle derin,
      Neden?
      Kimle tırmansam şiirin seher alev
      Tepesine, peşimde parmaklarınız; düş
      Sadece siz, belli ki ikiz,
      Belki biz.




      SAKA KUŞUNDA

      Sarsak tınılı bir viyolonselde işittim

      İlk sizi ben, titrememiş bir diyezdiniz
      Henüz.
      Kasıklarıma yürüyen saka kuşunda
      Avuçlarınızı, bu şehir ötekine uyanırken
      Boynunuzdaki allegroyu tanıdım:
      Bir ufaklık gördüm uykulu sokakta
      Okula giden, cebinize soktum
      Ellerimi;
      Saçlarınız hâlâ ıslak, sırtınızda
      Kayıtsız bir tel,
      Yel.





      ODADA AYNA

      Hiç bilmediniz siz odamdaki keşiş
      Kulesini, şurası eğri gibi duruyor mu
      Söyleyemediniz, gülümseyemediniz suyu
      Ağzınızın dişlerinizin arasında.
      Ben de size bu odada ayna yasağı
      Hep olduğunu, ayna sözcüğüne rahim
      Kalp şiirleri imha ettiğimi, ne de
      Ara ara rüyalar gördüğümü penceredeki
      Rahneden süzülen kulenin bahçeye
      Dağılıp raks ettiği sayfalar ve sayfalar
      Söyleyebildim.
      Bu oda kitsch, siz farz edin piç,
      Belleğim.
      Stok Kodu
      :
      9789750801501
      Boyut
      :
      16x16
      Sayfa Sayısı
      :
      50
      Basım Yeri
      :
      İstanbul
      Baskı
      :
      1
      Basım Tarihi
      :
      1999
      Kapak Türü
      :
      Karton kapak
      Kağıt Türü
      :
      1. Hamur kağıt
      Dili
      :
      Türkçe
      Resim Sayısı
      :
      3
  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
  • Yeni Gelenler
Kapat