Sepetim 0 Toplam: 0,00 TL
Küresel Put : Tüketim Ekonomisi Yeni Sapkınlık : Sosyal Bilinç Oğul Ze

Küresel Put: Tüketim Ekonomisi Yeni Sapkınlık: Sosyal Bilinç

Liste Fiyatı : 126,00 TL
9786051331881
13668225
Küresel Put: Tüketim Ekonomisi Yeni Sapkınlık: Sosyal Bilinç
Küresel Put: Tüketim Ekonomisi Yeni Sapkınlık: Sosyal Bilinç
126.00
Cennette yapılacak ebedi harcama çok soyut ve belirsiz... Ama bugün yapacağımız, mutlak gerçeklik ve ölümsüz gücün sembolik bir göstergesi… Katıksız bir haz…
Hayattaki amaçlarımızı çoğu zaman ihtiyacımız olmadığı halde satın aldıklarımız üzerinden şekillendirmiyor muyuz? Kimliğimizi, gittikçe “törenle” satın aldıklarımızdan ve onları yine “törenle” sergilemekten kazanmıyor muyuz?
Çocuklarımızı da hem ailede hem okul sıralarında “tüketim hazzına” bir an önce kavuşabilmeleri adına “başarılı olmaları için” öğütüyoruz… Şu sözler tanıdık geliyor mu? “Fark yarat, kendine yatırım yap, farkında ol, bireysel gelişimini tamamla, giyinirken tarzın olsun, ata bin, keman çal, resim yap, drama dersi al, kursa git, yelken öğren, zaman yarat, pozitif enerji saç ve çakraları açık tut! ”
Aileler olarak çocuklarımızın “zaten bir yarış içinde olmaları gerektiğini” benimsiyor ve tercihlerimizi buna göre yapıyoruz. “Beyin geliştirici ve uyanık tutucu ilaçlar” çocuklar arasında niye yaygınlaşıyor acaba? “Herkesin çocuğu bu tür ilaçlar kullanırken, benim çocuğumun feragat etmesi ne kadar etik ve adil?” diye soran aileler haline geliyoruz. İlaç kullanımında bile en önemli korkumuz, onun yol açabileceği sorunlar değil, “çocuğumuzun bir gün bir şekilde bu ilaçlara ulaşamayacağı” korkusu…
Hazza ulaşmanın yolunu o kadar çok “tüketime tapınmaktan” geçiriyoruz ki, çocuklarımızı “bir an önce çalışma hayatının öğütücü çarklarına” atmak için eğitimi bile dönüştürüyoruz. Artık eğitimin temel amacı, tüketim piyasası için “şirket çalışanı” yetiştirmek. Bunun için bir de isim icat ettik: “kurumsal çalışan”! Yani hazzın doruğu…
Çocuklarımız; şirketi ve örgütü anlayan, teknolojiyi kullanılabilir kılan, bilgiye erişimi kontrol altında tutan yani “gerçeklerin ve olguların” bir özeti haline geldi. Onlar, ister Türkiye'deki iktisadi ve idari bilimler fakültelerinden isterse Harvard'dan, Ecole Nationale d'Administration'dan veya London Business School'dan mezun olsunlar, giderek çok tipik olarak kendilerine aşırı güvenli, örgütlere sadık, sürekli hesap peşinde olan, manipülatif ve güç bağımlısı bireylere dönüşüyorlar. “Teknokrat” olarak insani sorunları küresel ticari dünyanın içinde anlamak üzere eğitiliyorlar. Dolayısıyla kötü günde mükemmel bir insan bitiriciyken, iyi günde bilinçsiz meleklere dönüşüyorlar.
Günümüzde birçok akademik kurumda temel bilgiyi kullanarak düşünmekten çok, yönetme becerisi ve yöntemlerini öğretiyoruz. Temel bilgi zaten insan odaklı düşünmeyi gerektiriyor ve çoğu zaman “profesyonel” ve kimi zaman “faydacı” olmayabiliyor. Eğer eğitim, profesyonel olmayan düşünceyi cezalandırmaya başlarsa, temel bilgi de sürekli rötuşlanarak “piyasa bilgisine” dönüşür. Piyasaya ait bir temel bilgiyle insani sorunların çözümü değil, sadece “yönetilebilirliği” mümkündür.
Tüketim ekonomisi ve küresel ticari dünya ile “insana dair bir sosyal bilinç yaratmaya çalışıyoruz”… Ne ütopya…
  • Açıklama
    • Cennette yapılacak ebedi harcama çok soyut ve belirsiz... Ama bugün yapacağımız, mutlak gerçeklik ve ölümsüz gücün sembolik bir göstergesi… Katıksız bir haz…
      Hayattaki amaçlarımızı çoğu zaman ihtiyacımız olmadığı halde satın aldıklarımız üzerinden şekillendirmiyor muyuz? Kimliğimizi, gittikçe “törenle” satın aldıklarımızdan ve onları yine “törenle” sergilemekten kazanmıyor muyuz?
      Çocuklarımızı da hem ailede hem okul sıralarında “tüketim hazzına” bir an önce kavuşabilmeleri adına “başarılı olmaları için” öğütüyoruz… Şu sözler tanıdık geliyor mu? “Fark yarat, kendine yatırım yap, farkında ol, bireysel gelişimini tamamla, giyinirken tarzın olsun, ata bin, keman çal, resim yap, drama dersi al, kursa git, yelken öğren, zaman yarat, pozitif enerji saç ve çakraları açık tut! ”
      Aileler olarak çocuklarımızın “zaten bir yarış içinde olmaları gerektiğini” benimsiyor ve tercihlerimizi buna göre yapıyoruz. “Beyin geliştirici ve uyanık tutucu ilaçlar” çocuklar arasında niye yaygınlaşıyor acaba? “Herkesin çocuğu bu tür ilaçlar kullanırken, benim çocuğumun feragat etmesi ne kadar etik ve adil?” diye soran aileler haline geliyoruz. İlaç kullanımında bile en önemli korkumuz, onun yol açabileceği sorunlar değil, “çocuğumuzun bir gün bir şekilde bu ilaçlara ulaşamayacağı” korkusu…
      Hazza ulaşmanın yolunu o kadar çok “tüketime tapınmaktan” geçiriyoruz ki, çocuklarımızı “bir an önce çalışma hayatının öğütücü çarklarına” atmak için eğitimi bile dönüştürüyoruz. Artık eğitimin temel amacı, tüketim piyasası için “şirket çalışanı” yetiştirmek. Bunun için bir de isim icat ettik: “kurumsal çalışan”! Yani hazzın doruğu…
      Çocuklarımız; şirketi ve örgütü anlayan, teknolojiyi kullanılabilir kılan, bilgiye erişimi kontrol altında tutan yani “gerçeklerin ve olguların” bir özeti haline geldi. Onlar, ister Türkiye'deki iktisadi ve idari bilimler fakültelerinden isterse Harvard'dan, Ecole Nationale d'Administration'dan veya London Business School'dan mezun olsunlar, giderek çok tipik olarak kendilerine aşırı güvenli, örgütlere sadık, sürekli hesap peşinde olan, manipülatif ve güç bağımlısı bireylere dönüşüyorlar. “Teknokrat” olarak insani sorunları küresel ticari dünyanın içinde anlamak üzere eğitiliyorlar. Dolayısıyla kötü günde mükemmel bir insan bitiriciyken, iyi günde bilinçsiz meleklere dönüşüyorlar.
      Günümüzde birçok akademik kurumda temel bilgiyi kullanarak düşünmekten çok, yönetme becerisi ve yöntemlerini öğretiyoruz. Temel bilgi zaten insan odaklı düşünmeyi gerektiriyor ve çoğu zaman “profesyonel” ve kimi zaman “faydacı” olmayabiliyor. Eğer eğitim, profesyonel olmayan düşünceyi cezalandırmaya başlarsa, temel bilgi de sürekli rötuşlanarak “piyasa bilgisine” dönüşür. Piyasaya ait bir temel bilgiyle insani sorunların çözümü değil, sadece “yönetilebilirliği” mümkündür.
      Tüketim ekonomisi ve küresel ticari dünya ile “insana dair bir sosyal bilinç yaratmaya çalışıyoruz”… Ne ütopya…
      Stok Kodu
      :
      9786051331881
      Boyut
      :
      13,5x21,5
      Sayfa Sayısı
      :
      208
      Basım Yeri
      :
      Ankara
      Baskı
      :
      1
      Basım Tarihi
      :
      Mayıs, 2012
      Kapak Türü
      :
      Karton kapak
      Kağıt Türü
      :
      Kitap Kağıdı
      Dili
      :
      Türkçe
      Resim Sayısı
      :
      1
  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
  • Yeni Gelenler
Kapat